Pazartesi, Aralık 25, 2006

Yaralı asker;

Çatışmanın üçüncü gününde düşman bir tabur asker daha getirmişti. Bizim mehmetçiklerin işi daha zor olmasına rağmen halen kahramanca savaşıyor ve bölgedeki üstünlüğümüzü de koruyorduk.


Çatışma sabahın erken saatlerinde başlamıştı. Siperlerdeki askerlerimiz ellerindeki sayılı sayıdaki mermiyi tasarruflu kullanabilmek için ateş etmeden önce bir kez daha düşünüp öyle ateş ediyorlardı.

Askerlerimizden biri aldığı bir kurşunla yaralanmıştı. Şansına tıbbiyeciler de oradan geçiyordu. Hemen ik mudahaleyi yapacaklardı. Doktor eğilip mehmetçiğin durumuna baktı. Kurşun şah damarı ve nefes borusundan geçip çıkmıştı. Çok kötü kan kaybediyordu. Doktor askerin elindeki silahı almak istedi ama asker silahı bırakmıyordu ve yarı baygın haldeydi. Asker bir anda ayıldı ve
‘Bir şeyim yok ya doctor?’ dedi. Tabii bu kadar rahat söyleyemiyordu. Nefes borusundaki boşluk yüzünden sesi titreye titreye çıkıyordu. Doktor ne diyeceğini şaşırdı. Biraz kendine geldikten sonra askere ‘Vuruldunuz!’ diyebildi sadece.
Asker ise bir eliyle kanayan boynunu diğer eliyle de kanlı silahını tutarak ‘Biz vatanımızı bir kurşuna bırakacak değiliz doktor’ dedi.

Hiç yorum yok: